Maria Thun’un ‘Biyodinamik Takvimi’

MARIA THUN’UN BİYODİNAMİK TARIM TAKVİMİ ÜZERİNE ÇALIŞMASI

BİYODİNAMİK TAKVİM SALT ‘AY TAKVİMİ’ DEĞİLDİR. EVRENDE AY DA DAHİL GÜNEŞLER VE GEZEGENLER BİRBİRLERİYLE SÜREKLİ ETKİLEŞİM HALİNDEDİR. BURADA KADİM TARIMSAL ASTROLOJİDEN SÖZ EDİLMEKTEDİR.

Çiftlikte büyümüş olan Maria Thun’un yolu, 1940’larda tarım ile kesişti. Pek çok içeriği ona babasının eski yöntemlerini hatırlattı ve Rudolf Steiner’in bu yeni fikirlerini denemeye karar verdi. Özellikle de bitkilerin büyümelerinin yıldız ve gezegenlerin hareketleri ile bağlantılı olduğu fikri, onu çok etkiledi. Bunu ailesinden de duymuştu ve bu düşünce ona çok tanıdıktı. Yine de ailesinin yöntemleri ona daha basit gözüktü, böylece 1952’de sistemli bir şekilde ekim denemeleri yapmaya başladı ve yıllarca sonuçlarını yayınladı. Diğer deneyenler de onun denemelerini değerlendirip sonuçlarını destekleyince, cesaretlenerek 1962’den sonra yıllık ekim takvimi bastırmaya başladı.

1960 ve 1970’lerin sonlarına doğru Maria Thun’a bu sonuçlarının geleneksel olarak ekilmiş topraklar için de geçerli olup olmadığı soruldu. Tarım kolejlerindeki geleneksel denemeler göstermiştir ki belli başlı tarımsal kurallar takip edildiğinde, tüm bitkilerin büyümesi üzerinde yıldızların etkisi gerçektir.

Bu denemeler esnasında çiftçilere Liebig’in toprağın humus içeriğine dikkat edilmesi konusundaki uyarısı ve humusunun oluşturulması için özel bir çalışma yapılmasının gerekli olduğu konusu hatırlatıldı. Eğer pek çok taze gübre veya bitki özleri doğrudan toprağa uygulanırsa, yüksek miktarda ham humus elde edilir. Humusun biyolojik olarak aktif olabilmesi için kompost şeklinde toprağa dikkatlice verilmesi gerekir, çünkü ancak bu şekilde bir uygulamanın neticesinde mikroorganizmalar harekete geçebilmektedir. Mikroorganizmaları hareketlendirmek için solucan ve yöresel toprak faunası atık dönüşebilir malzemeler karıştırılmadan önce yeşil gübrenin üzerine serpilmelidir. Daha sonrasında, bir veya iki gün kurumaya bırakılmalı ve bunu takiben de yavaşça üst toprağın içine karıştırılmalıdır. Bir veya iki hafta sonra daha da derin bir karıştırmayla devam edilir. Eğer yeşil gübre tam olarak karışmışsa üç kez fıçılarda hazırladığımız preparatlardan vererek dönüşümü sağlayabiliriz. Bir veya iki hafta sonra, tekrar derinden bir karıştırma daha yapılmalıdır. Ancak yeşil gübreyi tam kurumadan karıştırırsak, topraktaki organizmaların başarılı olması da mümkün olmaz. Ağır topraklarda toprak organizmalarının işlemi gerçekleştirebilmeleri aylar sürer, iyi humus oluşumunu sağlamak başarılması çok zor bir uygulamadır. Bu işlem doğru yapıldığında, sonrasında yapılacak tarım sistemine bağlı olmaksızın hemen hemen her toprağı geliştirir, sonuçta ay ve yıldızların etkisi de hızla aktive edilmiş olur.

Gezegen ve ay etkilerinin harekete geçebilmesi için toprağın en az %1.1 humus ihtiva etmesi gerekmektedir. Eğer humus muhtevası daha az ise, bu etkilerin meydana gelebilmesi mümkün olmaz. Yıldızların ne kadar etkili olduğunu görmek için tek gereken humus değildir, suyun nasıl kullanıldığı da önemlidir. Çoğu insan Ay’ın gelgitle yakinen alakalı olduğunu bilir, günlük olağan med-cezirlerin yanı sıra, özellikle de Yeni Ay ve Dolun Ay zamanında oluşan aylık med-cezirler ve yarım ay zamanlarında oluşan daha az güçlü med-cezirler de oluşmaktadır.

Maria Thun Takvimini Özel Kılan Nedir?

Öncelikle Ay’ın kendine has etkilerinin bir kez daha gözden geçirilmesi gerekir. Yapılan denemeler ayın etkisinin farklı yönlerde gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Bunlardan bir tanesi, su elementi üzerindeki etkisidir ve Ay’ın fazlarıyla ilintilidir. (Dolun ay, hilal, son dördün vs.).

Ay, bulunduğu burç kuşağında da etkindir. Ay’ın burç kuşağındaki yıldızların etkilerini yönlendirmek açısından rehberlik ettiğini, dolayısıyla da bitkilerin sürekli olarak bunların etkisi altında kaldığını düşünebiliriz. Bu kısmen doğrudur, ancak yetiştikleri toprakta eş zamanlı olarak harekete geçirilirse, bitkiler bu etkiye tam olarak cevap verir ve sürece dahil olurlar. Toprak hareketleri, mikroorganizmaları harekete geçirir ve bunun karşılığında bitkilere yeni bir yön vererek o anki zodyak etkisine cevap vermelerini sağlar. Mikroorganizmaların bu inanılmaz ve zekice hareketi gerçekleştirebilmesi ancak toprakta mevcut humusun bitkiler için doğru şartlarda bulunması ve rahatça absorbe edilebilmesiyle mümkündür.

Ay’ın zodyak etkisi, çok fazla gübre kullanılırsa (organik veya inorganik) veya aşırı sulama yapılırsa, baskılanmış olur. Sonuçta topraktaki faydalı organizmalar etkisini yitirir ve Ay’ın evreleri ancak çok sınırlı olarak bitkilere etki edebilir.

Şimdi de gezegenlerin etkisine bakalım. Bunlar Ay’dan farklı olarak aynı zamanda bitkinin büyümesini ve havayı da etkiler.

Dünya’dan görüldüğü üzere burç kuşağı üzerinde hareket ederler ve farklı takımyıldızlarla etkileşimlerini sürdürürler. Bu durumda, gezegenin kendi etkisi ikiye katlanmış olur. Örnek olarak, eğer su ile alakalı bir doğası olan Neptün, su burcuna örnek olarak Yengeç burcunda ise, su ile alakalı etkisi çok daha fazla olur. Benzer olarak, eğer ışık karakteristiği taşıyan Venüs, İkizlerin Işık takımyıldızından geçiyorsa güçlü bir Işık ve Çiçek etkisi olacaktır.

Böylece, gökyüzünde olanları sadece Ay’ın yönetip aracılık etmediğini, insanoğlunun bu işleyişe katılmasını mümkün kılabilmek üzere tüm gezegenlerin hep beraber uyum içerisinde çalıştıklarını görebiliriz.

Kısaca Güneş’in de etkilerinden bahsetmeliyiz. Dünya’dan görüldüğü gibi, Güneş de ışık saçarak dolaşmaktadır. Tabii ki bize iki önemli ritmi, gündüz ve geceyi ve de yılın mevsimlerini vermektedir. Aynı zamanda, evrenin yöneticisi konumunda büyük bir usta gibi düşünebiliriz. Steiner, Güneş’in içinde bulunduğu burca göre karakterinin değiştiğini iddia etmiştir. O zaman İkizler Güneşi, Yengeç Güneşi vs. olarak adlandırılabilir. Şimdi de Güneş’in etkilerinin bir örneğini verelim; mesela kuru bakla havada değişiklik olduğunda sık sık yaprakbiti saldırısına uğrar. Kuru bakla, Güneş’in Kova burcunda olduğu meyve zamanı ekilirse yaprakbiti saldırıları azalır.

Maria Thun Biyodinamik Takvimi ile diğer ay takvimleri arasındaki en belirgin farklılık şudur; diğerleri genellikle düzenli astrolojik işaretlerle çalışır. Bu takvim ise gözle görülen astrolojik takımyıldızlarını kullanır. Gözle görülen takımyıldızlarının boyutları, değiştiği ve hep aynı pozisyonda olmadıkları için bu çok önemlidir. Bu nedenle, bu takvimde verilen tarihler sabit uzunluktaki astrolojik işaretlerin tarihlerinden farklıdır. Ekim ve fidan dikim zamanları için gözle görülen takımyıldızlara göre hareket etmenin önemi, birkaç on yıllık sürelerde yapılan çok sayıdaki denemelerle teyit edilmiştir.

Umarım temel noktalara odaklanarak size biyodinamik tarımın temel kavramlarını anlatabilmişimdir. Johann Wolfgang von Goethe’nin Faust adlı eserinde söylendiği gibi ‘Aydınlıkta bir şeyler bulmak çok şey anlatmaz. Çünkü sırlar karanlığın bağrında saklıdır.’